Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 26 Haziran 2001 tarihinde kabul edilen ve 3 Temmuz 2001 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren "Yükseköğretim Kanunu ile Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" vakıf yükseköğretim kurumlarının devlet yardımından yararlanabilme şartlarına yeni düzenlemeler getirdi.
Kanunla, Yükseköğretim Kanunu'nun Ek 18. maddesi değiştirilerek, vakıf üniversitelerinin hazine yardımından yararlanabilmeleri için gerekli olan şartlar ve bu şartlar çerçevesinde hangi oranda yardım alabilecekleri belirlendi.
Yeni düzenlemeyle Yükseköğretim Kanunu'nun Ek 18. maddesinin (e) fıkrası, "Üniversitelerarası Kurulca görevlendirilen komisyonca yapılacak değerlendirme sonucunda; bir önceki yıl sonu itibarıyla tespit edilen tanınmış bilimsel dergilerde, üniversiteden en az bir eğitim-öğretim yılı sözleşmeli tam gün statüsünde çalışan (kısmi statüde görevli, ek ders veya diğer üniversitelerden görevlendirme suretiyle çalışanlar hariç) öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı bakımından, bu esasa göre sıralanan tüm devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması" olarak değiştirildi. Kanunda ayrıca (e) fıkrasında belirtilen bu şartın yerine getirilmesi halinde, hazine yardımı yüzde 20 oranında sınırlandırıldı. Yabancı dilde yayın yapılması ise bir kez daha teşvik edildi.
Üniversitelerarası Kurul'un yayınladığı "Üniversitelerde Ders Aracı Olarak Yardımcı Ders Kitapları Dışındaki Yayınlarla İlgili Yönetmelik" ise Türkçeyi üniversite bültenlerinde geçerli dil olmaktan çıkardı. Yönetmeliğin, üniversite bülteninde basılacak yazılar hakkındaki 7. maddesinde Türkçe yayın yapılmayacağı "Bültenin dili İngilizcedir, fakat Almanca ve Fransızca yazılar da yayımlanabilir." ifadesiyle belirtildi.
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Ahmet Yesevi Üniversitesi Akademik Danışmanı Prof. Dr. Mümin Köksoy, Üniversitelerarası Kurul'un Bilimsel Yayınları Değerlendirme Komisyonu'nun 6 yıl başkanlığını yaptığını belirterek, "Bu komisyon yalnız ve yalnız ABD'deki "Institute for Scientific Information" tarafından taranan ve endekslenen dergilerde yayımlanan makaleleri dikkate almaktadır. Bu nedenle bir vakıf üniversitesi, Türkçe bilimlik yayın yapma inadından vazgeçip, yayınlarını yabancı dille yapmadığı sürece devletin arsa ve gayri menkul tahsislerinden yararlanamayacağı gibi, her yıl yapılan hazine yardımından yararlandırılması da sınırlandırılacaktır. Yabancı dille yayın yapanlar, hem arsa ve gayrimenkul tahsisinden yararlandırılacak hem de her yıl yapılan hazine yardımı ile teşvik edileceklerdir. Dolayısıyla bu kanun gerek Türkçenin bilim dili olarak gelişmesi yönünden, gerek akademik yönden, gerek bilimlik yönden, gerekse Türk Toplumunun menfaati yönünden çok yanlıştır." dedi.
Kanun maddesinde, "Üniversitelerarası Kurulca görevlendirilen komisyonca yapılacak değerlendirme sonucunda; bir önceki yıl sonu itibarıyla tespit edilen tanınmış bilimsel dergilerde, üniversitede en az bir eğitim-öğretim yılı sözleşmeli tam gün statüsünde çalışan öğretim üyesi başına düşen yayın sayısı bakımından, bu esasa göre sıralanan tüm Devlet üniversitelerinin ilk yarısına girecek durumda olması" cümlesinin 28.12.1999 tarihinde TBMM'de kabul edilen yükseköğretim kurumlarına kamu arazilerinin tahsisiyle ilgili 4498 sayılı kanunda da yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Mümin Köksoy, "Bu cümle dışı renkli şekerle kaplanmış, içi zehir olan bir haptır ve YÖK bu hapı bugünkü TBMM'ye iki defa içirmiştir." dedi. Köksoy, "Hapın dışındaki renkli şeker 'ne güzel, Türkiye bilimlik araştırma açısından ilerliyor, dünyadaki bilimlik yayınlarımız artıyor' anlamını, içindeki zehir ise "Türkçe dergi çıkartmak, Türkçe dergilerde makale yayımlamak, Türkçe kitap yazmak yasaktır; çünkü Türkçe bilim dili değildir" anlamını taşıyor." diye konuştu. Türkiye'de Türkçe yerine yabancı dilde yayın yapılmasının teşvik edildiğini vurgulayan Prof. Dr. Mümin Köksoy şunları söyledi:
"Yurt içi yayınlar; YÖK, Üniversitelerarası Kurul, üniversiteler, TÜBİTAK ve TÜBA gibi akademik kurumlarımızca hiç itibar ve teşvik görmez veya çok az itibar görürken, yurt dışındaki dergilerde yayımlananlar için her türlü akademik ve ekonomik teşvikler yapılmakta ve bunlarla övünülmektedir. Halbuki yapılması gereken, öncelikle ulusal bilim dergilerinin ve içerdikleri makalelerin kalitelerinin iyileştirilmesi için ortam hazırlanması ve sonra süreklilik kazandırmak için bu dergilere ve yazarlarına akademik ve ekonomik itibar ve teşvik sağlayıcı sistemler geliştirilmesi olmalıdır.
Yabancı dilde yayın yapmaya teşvikin 'Bedensiz beyin göçü'nün bir aracı olduğunu iddia eden Köksoy, "Eskiden kas sömürüsü, emek sömürüsü, hammadde sömürüsü yapan gelişmiş ülkeler, bugün bedensiz beyin sömürüsü yapmaktadırlar. İnsanların masraf çıkaran bedenlerini ülkelerinde bırakarak, artı değer kazandıracak olan beyinlerinin ürünlerini hiçbir bedel ödemeden, ülkelerine getirmekte ve sömürmektedirler. " dedi.
"Bugün yükseköğretimdeki uygulamalar ve bilim zihniyeti, Türk Dili'nin bilim dili olarak geliştirecek yönde olmayıp, tam tersine köstekleyecek yöndedir. Yükseköğretim kurumlarında ve bilim zihniyetinde Türk Dili'nin yabancı diller karşısında hor gören, onun gelişmesini engelleyen pek çok mevzuat ve uygulama mevcuttur" diyen Köksoy, sistemdeki sorunları ve bunlara getirdiği çözüm önerilerini şöyle sıraladı:
"Milli eğitim sistemi ile yükseköğretim sisteminde yabancı dil öğretimi ile yabancı dille eğitim arasındaki kargaşaya son verilmeli. Okullarda yabancı dil en iyi şekilde öğretilmeli; ancak eğitim-öğretim ve her türlü bilimlik yayınlarımız, anadilimiz olan Türkçe ile yapılmalıdır.
Türkçe bilim makalelerinin ve dergilerini kalitelerini artırmak, erişimlerini kolaylaştırmak, istatistiksel değerlendirmelerini yapmak, elde edilen bilgi ve verileri yalnız Türkiye'ye değil, bütün dünyaya açmak üzere bir 'Türkiye Bilimlik Bilgi Enstitüsü'nün kurulması gerekmektedir. Bu enstitüde, yine kurulmasını önerdiğimiz 'Bilimlik Yayınlar Türk Milli Komiteleri' görev almalıdır. Bu enstitüde bir bakıma, ABD'nin "Institute for Scientific Information" adlı kuruluşunun yaptığı endekslemenin bir benzeri yapılacaktır. Böyle bir kurum oluşturmadan, Türkçe bilimlik dergileri ve içerdikleri makaleleri nitelik ve nicelik yönünden değerlendirmek mümkün olmayacaktır.
Ayrıca, üniversitelerdeki akademik yükseltmelerde ve atamalarda kullanılan ölçütlerde eserleri yabancı dilde olanlara çok yüksek, Türkçe olanlara az puan verme uygulaması değiştirilmelidir. Yukarıda sözü edilen Bilimlik Yayınlar Türk Milli Komitesince onaylanmış dergilerde yayınlanan makaleler, yurt dışı makalelerle eşdeğer puan uygulamasına tabi tutulmalıdır. Amaçlanmasa dahi şimdiki uygulamalar, 'bilimlik araştırma sonuçlarını öncelikle Türklerin değil, yabancıların bilgisine ve yararlarına sun; ders kitaplarını Türk öğrenciler için değil, yabancı öğrenciler için yaz; Türkiye'deki bilimlik dergilerin gelişmesine hizmet etme, yabancı dergilerin gelişmesine ve yaşamasına hizmet et; kısaca Türkçeyi bilim dili yapma' anlamına gelmektedir.
Tüm bunların yanında bir de Türk Milli Komitesince onaylanmış dergilere ve bu dergilerde makalesi yayımlanmış yazarlara "teşvik ödülleri" verilmelidir. Makale başına yazarlara verilecek ödül miktarı TÜBİTAK'ın veya TÜBA'nın yurt dışında yayımlanan makaleler için verdikleri ödüllerden az olmamalıdır. Ödenek yetersizliği söz konusu olduğunda Türkçe yayınlara öncelik tanınmalıdır."
Üniversitelerarası Kurul'un yayımladığı yönetmeliği de değerlendiren Köksoy, "Burada da bir kandırmaca var. Üniversite dergilerinin dilinin Türkçe ve yabancı dilde olabileceği belirtiliyor. Ancak bu dergilerde ders notu, tercüme niteliğindeki yazılar yayımlanıyor. Asıl özgün bilimlik değeri olan ve bilime katkı getiren değerli araştırma ürünlerinin Üniversite Bültenlerinde yayımlanması öngörülüyor ve 'Üniversite bültenlerinin dili İngilizce, fakat Almanca ve Fransızca yazılar da yayınlanabilir' diye konuştu.
Ahmet Kılınç, Yeni Avrasya, Temmuz 2001